15 Mayıs 2010 Cumartesi

Çay Ağacı Eter Yağı

Uzun yüzyıllar boyunca Avustralya’daki aborijenler tedavi amacıyla mucizevi Melaleuca Alternifolia adlı ağaçtan yararlanıyorlardı. Bu ağacın şaşırtıcı özelliklerini öğrenen ilk Avrupalı, ünlü gezgin James Cook olmuştur. Kendisi 1770 yılındaki keşif gezisi sırasında, aborijenlerin, yaraları iyileştirmek için bu ağacın yapraklarını kullandıklarını, ayrıca bu yapraklardan, birçok hastalığın (iskorbüt, deri hastalıkları, güneş yanıkları, tropik enfeksiyonlar, yılan ısırıkları ve b.) tedavisinde kullanılan şifalı bir sıvı hazırladıklarını gözlemlemiştir. Bu sıvı, dış görünüşü itibariyle çayı hatırlattığı için kaptan Cook da bu ağaca “Çay ağacı” adını vermiştir.

Ayrıca Avustralyalı aborijenler, sadece “iyi havada sağlıklı olunabileceğini” düşünüyorlardı, ki bunda da haklılardı. Zamanla insanlar çay ağacından eter yağı elde etmeyi öğrendiler. Bu yağ, Avustralya çay ağacının tüm şifalı özelliklerinin ve hayat gücünün konsantresidir.

Modern bilim dünyası, çay ağacı yağının tedavi özelliklerini ilk defa 1925 yılında incelemeye başlamıştır. Araştırmalar sonucunda çay ağacı eter yağının, antiseptik aktifliği bakımından karbolik asitten 100 kez daha etkili ve insan için zararsız olduğu ortaya çıkmıştır. Çay ağacı yağı, “birçok septik süreçlerin tedavisinde denenmiş, zehirli olmayan ve tahriş etmeyen, güçlü etkili madde” olarak değerlendirilmiştir. Bu andan itibaren doktorlar, yara ve kesiklerin kapatılması, sistit, mantar enfeksiyonları, cilt hastalıkları, yutak hastalıkları durumunda çay ağacı yağını kullanmaya başladılar.

1937 yılında bu eter yağının bir başka muhteşem özelliği ortaya çıktı: çay ağacı yağının antiseptik özellikleri, kan ve diğer organik kaynaklı maddelerde bulunduğunda %10-20 artıyor. 2. Dünya Savaşı sırasında çay ağacı yağı, Mısır’da savaşan askerlerin ecza dolabında bulunuyordu. Çünkü askerler, yaralarını dezenfekte etmek ve çabuk iyileştirmek için bu yağı yaralara sürüyorlardı. Avustralya Hükümeti ise, savaş sırasında çay ağacı yağını o kadar önemli antiseptik madde olarak değerlendiriyorlardı ki, bu yağın üretiminde çalışanlar, askeri görevlerinden muaf tutuluyordu. Avustralya’da çay ağacı yağını neredeyse her hastalığa karşı kullanıyorlar. Bu yüzden burada söz konusu yağ “acil yardım” ve “tek şişede ecza dolabı” olarak adlandırılıyor.

Günümüzde çay ağacı yağı, benzersiz olması nedeniyle tüm dünyada kullanılıyor ve gün geçtikçe popülerliği artıyor. Çay ağacı yağına olan talep o kadar büyük ki, bu yağ eter yağları arasında lider konumuna yükselmiştir. Bu yağın kullanım alanı inanılmaz derecede geniştir. Etkisi ise hem yurtdışında, hem de Türkiye’de birçok bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır.

Çay ağacının eter yağı (aroması – güçlü, okaliptüs aromasına benziyor) aromaterapi alanında da çok etkilidir (Bölüm 2 AROMATERAPİ’ye bakın).

Bu yağda, tek başına aktif olmayan 100’den fazla şifalı bileşen bulunmaktadır. İşte antiseptik özelliklerin bu uyumlu bileşimi, söz konusu yağı mükemmel kılmaktadır.

Çay ağacının tedavi etkisi, özellikle cilt hastalıkları, solunum yolları ve ürogenital sistem hastalıklarında kendini göstermiştir. Modern bilimsel literatürde çay ağacı yağı geniş kullanım alanlı antiseptik, enfeksiyonlu yaralara karşı etkili ürün, ağrı kesici, mantara karşı özellikler taşıyan bir madde olarak anılmaktadır.

Çay ağacı yağının en önemli şifalı bileşeni terpinen-4-ol’dur. Kaliteli bir yağda bu maddenin oranı en az %40 olmalıdır. Aksi takdirde yağın tedavi etkisi azalacaktır. Ayrıca sineol adlı madde de, yağın karakteristiği için çok önemlidir. Kaliteli yağda sineol en fazla %5 olmalıdır.

VIVASAN Kuruluşu, kesinlikle sadece en yüksek sınıf Melaleuca alternifolia çay ağacından elde edilen eter yağını sunar. İçeriğinde, çay ağacının daha ucuz ve daha az etkili çeşitleri olan Melaleuca linariifolia ve Melaleuca dissitiflora bulunmamaktadır.

Ayrıca, VIVASAN çay ağacı yağı 3 aşamalı temizleme işleminden geçer: normal iki aşamalı – Avustralya’da ve sonuncusu İsviçre laboratuarlarında.

Tüm bu faktörler sayesinde VIVASAN çay ağacı eter yağı yüksek kalitesi, güçlü etkisiyle farkını ortaya koymaktadır ve aşağıdaki değerlere sahiptir:

Çay ağacı yağının içeriği

VIVASAN çay ağacı yağı

Diğer üreticilerin çay ağacı yağı

Sineol

%2,5 - %3,5

%6,0 - %15

Terpinen

> %45

%30 - %36

Sineol’un düşük oranda olması cildin tahriş olmasını önler, terpinenin yüksek oranda olması ise yağın tedavi etkisini artırır.

Yüksek kaliteli VIVASAN çay ağacı yağı, antibakteriyel özelliklere sahiptir. Bununla birlikte etkisi, diğer yağlarla birleştirilerek artırılmıştır, çünkü doğru oranlarda karıştırılmış eter yağları birbirini tamamlıyor, yağların tedavi etkileri artıyor.

Maksimum etki sağlamak amacıyla VIVASAN çay ağacı yağına manuka ve kanuka eter yağları da eklenmiştir (Çay ağacı toniğine ise rozalina yağı da eklenmiştir). Bu yağlar, çay ağacının farklı çeşitleridir ve tıp alanında geniş çapta kullanılmaktadır, çünkü çok değerli dermatolojik özellikler taşıyorlar.

Manuka (Leptospermum scoparium)Yeni Zelanda’da yetişmektedir. Manuka ağacının yüksekliği 8 metreye kadar ulaşır, ayrıca çok hızlı büyür ve küçük keskin yapraklarla kaplanır. İlkbaharda bu ağaçta harikulade çiçekler açar ve etrafa hoş yumuşak koku yayılır. Manuka Maori kabilesinin, Yeni Zelanda aborijenlerinin geleneksel tedavi aracıdır. Maori insanları, ishal ve eklem ağrılarına karşı, ayrıca yaraların iyileşmesi için bu bitki tohumlarının kabuklarını çiğniyorlar. Bitkinin yaprakları da idrar sistemi enfeksiyonlarının tedavisi için çok yararlıdır.

Manuka yağı, içeriğindeki aktif maddeler sayesinde, genel olarak tüm eter yağlarına ait özelliklere sahiptir. Hamilton adlı Yeni Zelanda Üniversitesindeki bilim adamları, manuka yağının özelliklerini incelerken bu yağın, gram-olumlu bakterilerin ve kandidiyazis maya mantarının en güçlü düşmanlarından biri olduğunu tespit etmişler.

Bununla birlikte, söz konusu yağı sadece “mantar ve bakteri katili” olarak değerlendirmek doğru olmaz. Çünkü bu yağ, insanın duygularına da olumlu etki gösteriyor. Aroması, çay ağacınınki gibi keskin değil, aksine çok hoştur. Manuka yağı, 100 yıldan fazla üretiliyor, ama değeri şu ana kadar bile tam anlaşılmamıştır. Bunun nedenlerinden biri, distilasyon sürecinde eter yağının az çıkmasıdır (%0,4). Örneğin 1lt manuka eter yağı elde etmek için minimum 150 kg yaprağı işlemek gerekiyor. Bunun yanında, bilimsel araştırmaların da gösterdiği gibi, manuka yağı, çay ağacına göre, birçok bakteri ve mantara karşı daha etkilidir. Çok iyi dermatolojik özelliklere sahip olan bu yağ, deri ve mukoza tarafından kolay özümseniyor. Aroması, stres ve gerginlikle baş etmekte yardımcı oluyor. Manuka, insanın ruhsal haline de olumlu etki gösteriyor, aynı zamanda sakinleştirici etki gösteriyor. Başka bir deyişle manuka yağı, insanın kendini iyi hissetmesini sağlıyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

Bugün, Yeni Zelanda’da manuka yağı, cilt bakım ürünlerinde kullanılan en önemli yağlardan biridir. Bu ülkede, yakıcı güneş ışınlarından korunma sorunu olduğu için, güvenli cilt koruyucu özelliklere sahip manuka, tam etkili, çeşitli yönlerden yardımcı bir araç olarak biliniyor. Bu yağ, sinirleri kuvvetlendiriyor, deri yüzeyinin yapısını dengeliyor, derinin direncini artırıyor, sinir sistemini sakinleştiriyor, yeni hücrelerin oluşmasını ve derinin dış katmanlarının yenilenmesini hızlandırıyor. Manuka yağı, büyük bir başarıyla, tahriş olmuş ve hassas ciltlerde, egzama ile mücadelede kullanılmaktadır. Çevrenin gittikçe kirlenmesi, aile ve iş hayatında oluşan çeşitli problemlerin artması nedeniyle bunun önemi büyüktür, çünkü daha kolay incinir hale geliyoruz ve çevremizdeki hayata daha “alerjik” tepkiler veriyoruz.

Kanuka (Kunzea ericoides) yüksekliği 15m’ye kadar ulaşan, dar yaprakları ve beyaz çiçekleri olan ve bu yüzden de ikinci adı “beyaz çay ağacı” olarak bilinen kocaman bir çalılık. Yeni Zelanda’da yetişmektedir. Yapraklarından, buhar distilasyonu yöntemiyle sarı renkli, reçine kokulu eter yağı elde ediliyor. Yüksek oranda monoterpen içermesi nedeniyle (%65’e kadar) ağrı kesici, anti-alerjik ve iltihaba karşı etkiye sahiptir. %10 oranında viridiflorol içermektedir. Lenf ve kanın damarlarda tıkanmasını önler, yaraların çabuk iyileşmesini sağlar, bağ dokusunu güçlendirir, kaslardaki metabolizmayı normale döndürür. Güçlü anti-mantar ve anti-mikrop etkiye sahiptir. Bağışıklığı güçlendirir, sorunlu cilde iyi etki gösterir, akneleri tedavi eder, bronşit ve romatizma durumunda yardım eder. Korku hissi, yorgunluk, ani moral değişimlerini giderir.

Rozalina (Melaleuca Ericafolia)ya da “lavantalı çay ağacı”. Bu sürekli yeşil çalılık Avustralya’da, Yeni Güney Wells ve Kwinsland arasındaki bölgede yetişmektedir. İnce, yaklaşık 1,2sm uzunlukta gri-yeşil yaprakları var, yüksekliği 4,5m’ye, genişliği 3m’ye ulaşmaktadır. Çok sayıda beyaz kabuklu esnek filizlerle kaplanmıştır. Lavanta ve çay ağacı kokularını taşıyan rozalina yağı, çalılık yapraklarından ve sapından elde ediliyor. Çay ağacının tüm diğer çeşitleri gibi rozalina yağı da, anti-bakteriyel ve anti-mantar özelliklere sahiptir. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Rozalina eter yağı özellikle yumuşak etkisi, gevşetme ve sakinleştirme etkisi, stres ve depresyonu, kalpteki ağırlık hissini gidermesi bakımından değerlidir. Ayrıca solunum sistemi için de yararlıdır, soğuk algınlığı ve grip, sinüzit, çeşitli enfeksiyonlar, mantar hastalıkları sırasında etkilidir, yaraların iyileşmesini sağlar. Sadece son yıllarda ünlenmiş bu bitkinin az kullanılması, kendisiyle ilgili bilgilerin eksik olmasından kaynaklanmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder